• Küratör: Naomi Hennig (Almanya)
  • Berlin Koordinatörü: Claudia Dorfmüller (Almanya)
  • Prodüksiyon Menejeri: Zoe Kakota (Kıbrıs)
  • Yer: Wedding, Berlin
  • Tarih: 1-10 Aralık 2016

Sergi

  • Yer: Uqbar ve Kronenboden proje alanları, Berlin
  • Tarih: 10 – 18 Aralık 2016

Sanatçılar: Anastasia Mina (Kıbrıs), Meray Diner (Kıbrıs) Adonis Archontides (Kıbrıs), Dicle Ozluses (Kıbrıs), Andrea Palašti (Sırbistan), Anne Baumann (Almanya), Gwendolen Dupré (İskoçya), Thomas Anderson (İskoçya)

Konsept Yazısı :

Her bir mekân zamanda bir olgu olarak okunabilir ve yorumlanabilir. Özellikle de tarihi kentlerin, kazılması gereken bir yeraltı anlamına geldiği kadar sembolik düzeylerde de dikey bir tarihi olduğu söylenebilir. Berlin gibi bir yer birden çok yönde keşfedilebilir. Şehir haritasındaki farklı koordinatlar arasında dolaşabileceğiniz gibi, olduğunuz yerde durup sokaklar ve mahallelerde yankılanan öyküleri ve anıları, resmi tarihin kenarında kalıp anlatılmamış tarihçeleri de dinleyebilirsiniz.

Karşılaştırmanın kendisi yeni sorular ve tartışmalara yol açsa da, daha önceleri bölünmüş olan bir şehir olarak Berlin, Lefkoşa gibi bir şehirde gelecekte olabilecek bir yeniden birleşme ve birlikte yaşamanın gerçekliğini tahayyül etmeye yardımcı olabilecek pek çok yol ve yöntem içermesiyle, Kıbrıs bağlamı için bir şablon olarak görülebilir. Projemiz için temel odaklardan birini oluşturan uzlaşma çabaları, bir yandan kentsel nüfus içerisindeki farklı sosyal ve etnik gruplar arasında uzlaşıya hazırlık olarak, bir yandan da mutenalaştırmanın hızlandığı ve sağ popülizminin yükselişinin öne çıktığı bir dönemde dayanışma yaratmak için gerekliydi ve hala gereklidir.

Berlin’in parçalanmış ve kesintili bir tarihi vardır. Kentsel alanı; keşfe, yoruma ve yeniden yapılandırmaya açıktır. Büyük anlatı olarak sunulan kişi ve kimlik tarihleri kolayca kabul görmez ve burada inşa edilen her anıta sert kamusal tartışmalar eşlik eder: neyin anılması gerekir, neden, nasıl ve kimin için? Peki ya kamusal alandan kaldırılmış anıtlar ve silinmiş anılar ne olacak? Başkalarının yanı sıra, Pierre Nora tarafından da tanımlandığı gibi her an her yerde bulunan mevcut bir anma kültürü doğrultusunda, anma mekânları modern kentsel peyzajın ayrılmaz bir parçası olarak görülebilir. Fakat bu durumda öne çıkarılmayan veya kayıp anılar da kasten ihmal edilmiş ‘öteki’ bir geçmiş olarak yeni bir anlam kazanır. Çünkü elbette, öylece unutmak diye bir şey yoktur.

Dig Where You Stand / Durduğun Yerde Kaz rezidans/atölye çalışması ve sergisinin adı Sven Lindqvist’in kişinin kendi çalıştığı yerin geçmişini araştırması fikrini irdeleyen 1978 tarihli kitabına atıfta bulunur. Kitapta tarih yazımı profesyonellere veya güç temsilcilerine bırakılmaması gereken, ‘aşağıdan’ gerçekleştirilen, özgürleştiren kolektif bir sorumluluk olarak görülmektedir.

 

Tarih Kavramı Üzerine adlı metninde Walter Benjamin, “Ancak kurtuluşa ermiş bir insanlık için geçmişi, her anıyla alıntılanabilir nitelik kazanmıştır” demektedir. Giderek artan sayıdaki dijital arşiv ve erişilebilen belgelerin devasa boyutuyla bu ideale yaklaşmışız gibi görünse de, kurtuluş her zamankinden daha uzakta durmaktadır. İşte tam da bu nedenle, geçmişin bu evrensel alıntılanabilirliği fikrine doğru atılım yapmak için söylenmeyeni, unutulmuş görüneni tahayyül etmek veya kazarak meydana çıkarmak sanatçıların, şairlerin, sinemacıların ortak sorumluluğu değil midir? Bu alıntılanabilirlik yalnızca mevcut bilgileri kullanabilmek, ‘işe koşmak’ amacıyla onlarla bağlantı kurmak, yeniden bağlamlaştırmak veya yeniden tanımlama kabiliyetinden kaynaklanabilir. Ve ancak o zaman bir öykünün en az olası parçacığı bir insanileştirme eylemi olarak anlatmaya, yeniden değerlendirmeye değer olur.                                                                                     *

Berlin’de veya Berlin çevresindeki kolektif tartışmalar, toplantılar ve mekân gezilerinin amacı bu tarz bir tarih yazımının neler içerdiğiyle ilgili anlayışı genişletmek ve katılımcıların kişisel pratikleriyle bir bağlantı, bir anıştırma yakalamaktır. Grubu, bu şehrin ve kültürel hafızasının karanlıkta kalmış, genellikle mikro tarihlerinin bir kısmını benimle paylaşmaya ve birlikte düşünmeye davet ediyorum.

8 sanatçıdan oluşan grubun bir çatı altında yaşayıp çalışacağı 10 günlük atölye çalışması Uqbar’da ve Berlin’in Wedding semtindeki diğer iki komşu galeride gerçekleşecek bir sergiyle sonlanacaktır.

Katılımcılardan çalışmalarının bir portfolyosunu göndermelerini ve yukarıda açıklandığı şekliyle tarih yazımı, keşif veya öykü anlatımıyla bir şekilde bağlantılı olan son zamanlarda yapılmış en az bir işlerini göstermeleri ve anlatmalarını rica ediyoruz. Mevcut çalışmaların yeniden yorumlanması ya da genişletilmesi sergiye katkı olarak memnuniyetle kabul edilir.

Kısa atölye çalışması yeni bireysel veya kolektif işlerin ortaya çıkmasına zemin oluşturursa, bu ideal sonuç olacaktır.

Sergi Fotoğrafları