• Küratör: Evangelia Ledaki (Yunanistan)
  • Atina Koordinatörü & Prodüksüyon Manejeri: Angelos Angeli (Yunanistan,Kıbrıs)
  • Katkıda Bulunan Performanscılar : Blitz Tiyatro Grubu (Yunanistan)
  • Destek Veren Performanscı : Oya Akın (Kıbrıs)
  • Yer: Eksarhia, Atina
  • Tarih: 7-16 Mayıs 2016

Sergi

  • Yer: Devreler ve Akımlar Projesi’nin merkezi – Atina
  • Tarih: 16 – 22 Mayıs 2016

Sanatçılar: Elif Erkan (Almanya), Ada Avetist (Auvusturya), Lito Kattou (Kıbrıs), Fatma Nur Özoğul (Kıbrıs), Petros Moris (Yunanistan), Sila Tufekcioglu (Kıbrıs), Eftychios Savvidis (Kıbrıs), and Marianne Spurr (İngiltere)

Konsept Yazısı:

Performatiflik ve farklılığın yapımı

Dışarıda bırakılan Öteki, bir bölgeye veya bir niteliğe işaret edebilir. Aynı zamanda, örnek alınan seriden farklı varsayılan herhangi bir seri anlamında da kullanılabilir. Öteki, “Aynı”nın yerinde oluşur; referans setinden ayrılma, unutulma ya da tanımlanmamış halde olma unsurları taşır. Bu nedenledir ki, öteki; tanıdık gelenden sapma, ayrılma, hariç tutulma olarak, bölünme işlemi ile tanımlanan alandır.

“Öteki nedir?” sergisi fark, ayrımcılık ve ötekileştirme konseptleri yanında, muhtemel sınırların tanımlanması yoluyla kültürel anlam kurgulamak ve boşlukta sınırlar saptayarak hudut tayinleri gerçekleştirme kavramlarını ele almaktadır. Burada ayrım, diğer tüm tanınırlığı bölme, kutuplaşma ve teşhis etme biçimlerine yol açan birincil süreç ve koşul olarak anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, kimliklerin yapılandırma protokolü parçalara ayrılıp sınırlar irdelenirken, ayrışma ve evrensellik, sürecin iki uç kısmında yer alan ve birbirini gerektiren kavramlar olarak değerlendirilmektedir. Böylelikle; bir kavram olarak farklılığı, kültürel anlamı şekillendirmede belirleyici olarak düşünebiliriz. Bunun yanında, Aristoteles (Aristo) mantığına göre, farklılığı tanıyamadığımız –ve de sonrasında yapılandıramadığımız– bir durumda dünya şekilsiz bir devamlılıkta kalacaktır. Bu nedenledir ki, kültür, tam olarak da bu bölücü bakış yoluyla meydana gelmektedir. Bu bakışın, ilk etapta nasıl ortaya çıkmış olduğu, hangi şartlar altında ve hangi nedenlerden dolayı oluşmuş olduğu, bizler tarafından yeterince belgeyle ortaya çıkarılabilecek yada ispatlanabilecek birşey değildir.

Bir anlamda, ötekileşme kavramını kolonileşmeler vasıtasıyla Öteki’ne gerekli erişime sahip olması sebebiyle Batı dünyası icat etmiştir ve dahası; farklılığın, bütün dünyanın gözetimini sağlamayı gerektirecek boyutta, başlıca bir araştırma konusu haline gelmesine yol açmıştır. Bu gözetim, genellikle, bir Batılının bakış açısından kaydedilecek ve kültürel-kavramsal haritalanmasının sonucunda, aynı şey hakkında yeni bir bilgi edinilecek, bir başka değişle bilindik tanıdık olan hakkında yeni bir bilgiye ulaşılacaktır. Böylelikle; yeni parametre, yani farklılık, hem tanıdık olanı (ve bilindiği varsayılanı) hem de bilinmeyeni, tanınmayanı tanımlamak için girişilecek herhangi bir teşebbüsü destekleyecek temel bir ilke haline gelecektir.

Bu bağlamda farklılık doğallaştırılır, hafife alınan ve bir dizi belirleyici fonksiyonları gerçekleştiren bir şekle dönüşür; üzerinde yaşamın kurulup normalleştirildiği bir kılavuzu  yapılandırır. Farklılığın genel prensiplerinden türeyen ayrımlar toplumdan topluma değişkenlik gösterir. Farklılık, nihayetinde, aynı olanın statüsünü güçlendirmek için gerekli bir koşul olarak karşımıza çıkmaktadır, ancak; aynı zamanda farklılığın kavramsal belirginliğini istikrarsızlaştırmak için düşünülene karşı temel organizasyon olmayı da gerçekleştirebilmektedir. Bunun sonucunda; ayrım, bir benzerliğin yapılandırılması sonucu organize edilen, donatılan ve anlamsal olarak birden çok özellik ile takviye edilen, bir çeşit dışlanma ittifakı olmaktadır. Bazen farklılık cinsiyet ile alakalıdır, ya da ırk, akrabalık, yakınlıkla, bazen de din, milliyet vs’nin sınıflandırılmasıyla ilgilidir. Böylelikle; benzerlik, diğer mevcudiyetler ile yüzleşme yoluyla istikrar sağlamayı başaran örnek mevcudiyeti yönetir. Dahası; bir mevcudiyet, ayrımcılık ve üzerlerine yapıştırdığı etiketler aracılığıyla, kendi ötekiler’ini oluşturacak güce bile sahip olabilir. Bu nedenledir ki, benzerliğin kendi yapısında Balibar’ın Mesih’e ait evrenselliğiyle benzeşmeler aşikar olarak görülebilmektedir.

Balibar’a göre, evrenselliği mıknatıs kutbunun bir ucunda düşünürsek, kutbun diğer ucunda da her zaman eklektisizm, seçmecilik olacaktır, dolayısıyla –aynı mantıkdan devamla– diyebiliriz ki benzerliğin de karşı kutbunda her daim farklılık yer alacaktır.

Örnek olarak bölünmüş Kıbrıs’ı alarak, bizler ötekileştirme ve bağnazlık fenomenini anlamaya çalışacağız. Özellikle Ortadoğu’da yaygın olarak mevcut bir fenomen olan bağnazlık – ki şu anda dünya çapında yeniden canlandırılarak akla gelebilecek mümkün olan en dramatik gösterisini meydana koymaktadır – olağan dışı boyutta anlam kazanmanın alışılmamış bir şeklidir. Bugün gelinen yol ayrımında, kriz ve savaşın sürekli bir akış yaratıyor olması ve popülasyonların yeniden tahsis edilmesi, gücün fonksiyonunu ve yarattığı tabakalaşma, katmanlara ayrılmayı açıkça gözler önüne sermektedir: burada, hakimiyet ve saltanatın Ötekiler’i biyo-politik yönetim modelleri içine düşmek suretiyle tek kullanımlık, kullan-at’lık yaşam çeşitlerine dönüşmüşlerdir. Bunun sonucunda; öteki, bir ayrımcılık alanı olarak ve alt ve üst coğrafi bölgelerdeki değerlerin, hayatların ve varoluş yöntemlerinin yapılandırılması olarak ortaya çıkmaktadır.

Atölye Fotoğrafları

Sergi Fotoğrafları